Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, ‘Bireysel Başvurunun 11’inci Yılı Uluslararası Konferansı’ndaki konuşmasında, “Son 2 yılda bireysel başvurunun iş yükünde olağanüstü artış var. Son 2 yılın yıllık ortalamasının 100 bin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 11 yıl içinde mahkemeye 555 binden fazla başvuru yapılmış, bunun 425 bin kadarı, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağlanmıştır. AYM önünde halen maalesef 130 bin kadar bireysel başvuru bulunmaktadır. AYM’nin önündeki başvuru neredeyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 46 ülkeden aldığı başvurunun 2 katı kadar” dedi.
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda, ‘Bireysel Başvurunun 11’inci Yılı Uluslararası Konferansı’ düzenlendi. Konferansa AYM Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, AYM Başkan Vekili Kadir Özkaya, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ile AYM üyeleri katıldı.
AYM Başkanı Zühtü Arslan, konuşmasında, bireysel başvurunun, anayasa yargısının temel hak ve özgürlükleri koruma işlevini daha belirgin ve görünür hale getirdiğini söyleyerek, “Ülkemizde de 11 yıl önce uygulamaya başlanan bireysel başvurunun getiriliş amacı temel hak ve özgürlükleri daha iyi korumak ve standartlarını yükseltmek. Böylece hak ihlali iddialarını ulusal sınırlar içinde karara bağlamak. Bireysel başvuru en başta AYM’yi değiştirmiştir. Bireysel başvuruyla birlikte AYM, yasama ve yürütmenin yanında yargı organlarının kararlarını da temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal hükümlere uygunluk bakımından denetleyen, böylece anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini bir bütün olarak hayata geçirmeye çalışan bir kuruma dönüşmüştür. Bireysel başvuruyla birlikte AYM’nin paradigması değişmiştir. Bireysel başvuru hukuk sistemini kökten etkilemiştir. Bireysel başvuruyla birlikte ceza hukukundan ticaret hukukuna bütün alanlarda temel hak ve özgürlüklere dair anayasal hükümler çok daha fazla kullanılmaya ve yorumlanmaya başlamıştır” dedi.
“İhlale yol açan yapısal sorunları tespit etmiştir”
Arslan, bireysel başvurunun sağladığı en önemli kazanımlarından birinin, anayasanın insan hayatına girmesi ve toplumsallaşması olduğunu söyleyerek, “Bir yandan toplumun hak arama bilincinin güçlenmesini, diğer yandan da AYM’nin toplumun ve insanımızın hayatına dokunan bir mahkemeye dönüşmesini beraberinde getirmiştir. Yaşam hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından din özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki tüm anayasal hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik çok sayıda başvuru yapılmıştır. Gerçekten de 11 yıldır tecrübeye baktığımızda toplumun her kesiminden bireylerin muhtemel hak ihlalleri karşısında AYM’ye başvurdukları görülmekte. Bu başvurularda, haksız yere işinden edilen işçiden tarlasına kamulaştırmasız el atılan çiftçiye, yazdığı yazıdan dolayı yaptırıma maruz kalan yerel gazeteciden gösteriye katılması nedeniyle okuldan uzaklaştırılan öğrenciye hemen her meslek grubundan bireyler temel haklarının ihlal edildiğinden AYM’ye başvurmuşlardır. AYM, bu ve benzeri binlerce, hatta on binlerce başvuruda hak ihlali bularak başvurucuların mağduriyetlerini giderecek kararlar vermiştir. Mahkememiz bu kararlarda anayasal hak ve özgürlüklere ilişkin temel ilkeleri ortaya koymuş ve ihlale yol açan yapısal sorunları da tespit etmiştir” diye konuştu.
“Son 2 yılın ortalaması 100 bin”
11 yıldır AYM’ye 555 binden fazla başvuru yapıldığını söyleyen Arslan, “Bunun 425 bin kadarı, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağlanmıştır. AYM önünde halen maalesef 130 bin kadar bireysel başvuru bulunmaktadır. AYM’nin önündeki başvuru neredeyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 46 ülkeden aldığı başvurunun 2 katı kadar. Bu kadar fazla başvuru alırken AYM ne kadar kararı sonuçlandırıyor; toplamda baktığımızda yüzde 77’sini karşılamış durumda. Son 2 yılda bireysel başvurunun iş yükünde olağanüstü artış var. Son 2 yılın yıllık ortalamasının 100 bin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mahkememiz geçen yıl yaklaşık 74 bin, bu yıl da şu ana kadar yaklaşık 52 bin başvuruyu karara bağlamıştır. Bu iş yükü rakamları bize şunu ifade ediyor; başarı hikayesinin sürdürülmesi çok daha önemli hale gelmiştir.” dedi.
“Yeni ihlallere karşı tedbir hayati derecede önemli”
Arslan, bireysel başvuruda AYM’nin bir sistem kurduğuna, başvuruları filtreden geçirme ve diğer başvuruların bir şekilde derece mahkemeleri tarafında kara bağlanma yönünde bir sistem inşa ettiğine dikkat çekerek, “Ama unutmamamız gereken temel mesele vardır; bireysel başvuru olağan bir kanun yolu değildir. Bireysel başvuru ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bu anlamda AYM ilk elden hak ihlali şikayetlerini inceleyen bir merci değildir. AYM, Yargıtay ve Danıştay’dan geçen her uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak bir temyiz merci de değildir. AYM bu süreçte temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının derece mahkemelerin karşılayamadığı durumda devreye girecek bir organdır. İş yükünün azaltılması ve bireysel başvurunun başarısı büyük ölçüde ihlal kararlarının gereğinin tam olarak yerine getirilmesine bağlıdır. Diğer yandan, iş yükünün azaltılması ihlal kararlarının gereğinin yerine getirilmesine bağlıdır. Bu anlamda AYM’nin verdiği bir ihlal kararından sonra, ihlalin kaynağına göre yasama, idare veya mahkemelerin bir yandan somut ihlali ortadan kaldırmaya diğer yandan da benzeri yeni ihlallerin engellenmesine yönelik tedbirler alması hayati derecede önemlidir” dedi. (DHA)